24 Aralık 2012 Pazartesi

Belçika Anayasa Mahkemesi "Çarşaf Yasağının" Anayasa Aykırı Olmadığına Karar Verdi



Belçika Parlamentosu, geçtiğimiz yıl Temmuz ayında yeni bir yasa çıkartmış ve kamuya açık alanlarda burka ve çarşaf giyilmesini yasaklamıştı. Yasa, bu kıyafetlerle kamuya açık alanlarda bulunan kişilere 15 la 20 Avro para cezası veya 1 ila 7 gün hapis cezası verilmesini öngörüyordu. Fransa'dan sonra bu yönde bir yasanın yürürlük kazandığı ikinci Avrupa devleti olan Belçika'da konu, oldukça tartışma yaratmıştı. Yasanın yürürlüğe girmesinden bir süre sonra iki Müslüman kadın ile Valon-Flaman İnsan Hakları Ligi, Adalet ve Demokrasi gibi hükümet dışı örgütler, konuyu din ve vicdan özgürlüğü ile ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasıyla Belçika Anayasa Mahkemesi önüne taşımıştı.

Anayasa Mahkemesi'ne göre;

- Kişilerin yüzlerinin kapalı olması kimliğinin tespit edilmesi ve kontrolü açısından bir sorun teşkil edecektir. Bu durumun yaygınlaşması, gerçek bir tehlikeye neden olabilir. Hal böyleyken yasak, kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından haklıdır. Bu bakımdan, insan onurunu zedelemiş sayılmaz.

- Hak özenesi kişilerin bir arada yaşayabilmeleri için birbirlerinin yüzlerini görebilmeleri gereklidir. Bu bakımdan yasama organının kişisel ilişkileri koruma amacı meşrudur ve toplumsal bir gerekliliktir.

- Anayasa her ne kadar kişilerin dini tercihlerini seçme ve istediği şekilde dışa vurmalarını güvencelemiş olsa da bu hak, kadın erkek eşitliği ilkesini ve kadınların kişiliğini ortadan kaldıramaz. Bu bakımdan da anılan yasak, sosyal yaşam ve sosyal ilişkiler bakımından gerekli sayılabilir.

- Yasa ayrımcı değildir, zira orantılı ve demokratik toplum düzeni açısından gerekli sayılabilir.

- Başvurucuların, yasanın, kendileri için dini vecibelerini yerine getirmek ile yasaya saygı göstermek arasında bir tercihe zorladığı ve yasaya saygı göstermeleri durumunda eve hapsolacakları, bunun ise kişi özgürlükleri ile kişisel ve aile yaşamı hakkının ihlali olacağı yönündeki sav ise evde kalmak konusundaki pratiklerinin kişisel bir tercih olacağı ve yasayı gayri meşru kılmayacağı gerekçesiyle reddedilmiştir.

Bu sebeplerle yasak anayasaya aykırı görülmemiştir. İHAM'ın Leyla Şahin v. Türkiye kararına sıklıkla atıf yapılan karar özellikle kitle örgütleri arasında tartışma yaratmış görünüyor.

4 Aralık 2012 Salı

TİHV'den İnsan Hakları Belgeselleri



Türkiye İnsan Hakları Vakfı, bu yıl 8-11 Aralık tarihleri arasında İzmir Fransız Kültür Merkezi'nde İnsan Hakları Belgesel Film günleri düzenliyor. Vakfın sitesindeki duyuru şöyle:

"
Bu yıl 08-11 Aralık 2012 tarihleri arasında üçüncüsünü gerçekleştireceğimiz “Belgesel Film Günleri” fikri, iki yıl önce TİHV’in 20. Kuruluş Yılı kutlama etkinliklerini planlarken ortaya çıktı. İnsan hakları savunuculuğu ile belgesel sinemacılık birbiriyle oldukça yakından ilişkili iki alan. Her ikisi de bakışını/dikkatini gerçekliğe yöneltmekte ve olmakta olanın yalın ve doğrudan aktarımını yapmakta. Kesişim noktaları ise toplumsal gerçeklik. Maalesef ülkemizde her iki alanda da gerçekleştirilen çalışma ve üretimlere yeterince ilgi ve saygı gösterilememekte. Bu nedenle de insan hakları haftası vesilesiyle ‘belgesel film günleri’ yaparak hem toplumsal hayatımızın sorunlu alanlarına dikkat çekmek hem de sanatçının emek ve üretimini izleyiciyle buluşturmak bizlere anlamlı ve çekici göründü. Önceki iki yılda gerçekleştirdiğimiz belgesel film günlerine gösterilen yoğun ilgi de bu anlamlı faaliyeti devam ettirmek yönünde bizim için teşvik edici oldu.
 Her Yıl Bir Sorun/ İhlal
Üçüncü yılında artık “gelenekselleştiğini” düşündüğümüz belgesel film günlerinde yine Türkiye’de insan hakları açısından yaşanan çok farklı sorunlara yönelik izleyenlerde bir farkındalık ve duyarlılık oluşmasını amaçlıyoruz.  Elbette bu sorunlardan biri yine Belgesel Film Günleri’nin ana temasını oluşturacak. 
Geçen yılın ana temasını oluşturan kayıplar ve geçmişle yüzleşme konusu her ne kadar ağırlığını korusa da, bu yıl Belgesel Film Günleri’ni, üzerinden bir yıl geçmesine karşın hala vicdanlarımızda yol açtığı yıkıcı etkiyi onaramadığımız, sorumluları ortaya çıkarılamadığı ve adalet tesisi edilemediği için yüreklerimizdeki acısı bütün yakıcılığı ile süren Hakkari/Uludere (Roboski) de 19’u çocuk yaşta olan 34 yurttaşımızın savaş uçaklarından atılan bombalar ile katledilmesi olayına ithaf etmek istiyoruz.          
3. Belgesel Film Günleri’nde
 Bu kez faili meçhul cinayetler, kayıplar, geçmişle yüzleşme, zorunlu göçün yarattığı sorunlar, kaybolma tehdidi altındaki kültürler, HES’lere karşı yürütülen mücadeleler, cinsel yönelim nedeniyle yaşanan ayrımcılıklar, ana dil hakkı, engelli olmanın zorlukları, çocuk gelinler, kadın sünneti, aileye dair tabularımız, üzerinden koca bir yıl geçtiği halde sorumluları hala bulunamayan “Roboski Katliamı” gibi konuları ele alan seçme belgesel filmleri izleyeceğiz.
Ayrıca yönetmenlerden Veysi Altay, Zeynep Oral, Osman Şişman ve Bingöl Elmas konuğumuz olacak ve gösterimler sonrasında filmlerine dair izleyicilerle söyleşi yapacaklar.
 TİHV olarak dört gün boyunca İzmir’li dostlarımız, insan hakları savunucuları ve tüm sinemaseverler ile bu etkinlikte birlikte olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyacağız.
Filmlerin seçimi ve etkinliğin organizasyonunda büyük emeği geçen Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Çalışmaları Topluluğu’na ve gösterimler için bize salonlarını açan Fransız Kültür Merkezi’ne çok teşekkür ediyoruz."

Daha detaylı bilgi için  http://www.tihvizm-belgeselfilm.org/ adresini ziyaret edebilirsiniz.